Interview with American scholar Gregory Feifer on 2018 Russian Elections

Gregory Feifer, Amerikalı gazeteci, yazar ve Harvardlı akademisyen. Kendisinin Rusya üzerine yayımlanmış pek çok kitabı bulunmakta olup yazıları POLITICO, The Washington Post, Foreign Affairs gibi kuruluşlarda yayımlanmıştır. Feirfer ile seçim sonrası Rusyayı, Rusya-Amerika ve Rusya-Türkiye ilişkilerini değerlendirdiğimiz bu söyleşiyi iki bölüm olarak yayımlayacağız. Keyif almanız dileği ile.

Size göre Rusya’daki son seçimleri diğerlerinden farklı kılan özellikler var mıdır? Varsa bu özelliklerden bahsedebilir misiniz?

Seçimlerde sürpriz olmadı. Seçimler Kremlin için gerekliydi, çünkü Putin’in ülkenin meşruiyetini yönlendirdiği ana yol onlar. Bu seçimleri, gerçeğin aksine demokratik seçimler olarak adlandırıyorlar ama aslında durum çok da öyle değil. Putin, büyük bir Kremlin propagandasıyla destekleniyor ve gerçek muhalefet figürleri ya marjinalleştiriliyor ya da tamamen dışlanıyor ve bu yolla gerçekleşen seçimle Dünya’ya demokratik olarak seçilmiş bir cumhurbaşkanına sahip olduklarını söylüyorlar. Genel olarak baktığımızda herhangi bir sürprizden bahsedemeyiz. Ama detaylarda sürpriz olarak adlandırabileceğimiz bazı olaylar mevcut. Bunun da sebebi şu ki Putin 2000 yılında, ilk kez göreve başladığı günden bu yana, güç konsolidasyonunda çok tutarlı olmasına rağmen, sürpriz ve belirsizlik unsurlarını belli bir oranda tutarak rakiplerini bir muamma içinde bırakmaya çalıştı ve bunun üzerinden gücünü her defasında daha da pekiştirmeyi başardı. Örneğin, 2012 seçimlerinden kısa bir süre sonra Rusya, Soçi kış Olimpiyatlarını düzenledi ve hemen ardından da Ukrayna’yı işgal etti. Birçok kişi, Ukrayna’nın işgalini ve Kırım’ın ilhak edilmesini Putin’in kendini bu ülkeleri anavatana geri döndüren tarihi bir Rus lider olarak konumlandırmasını sağladığını düşünüyor ve böylelikle 2018’de Putin’in yeniden seçilmesi için bir platform olarak oluşturduğunu iddia ediyor. Bunun gibi verebileceğimiz daha pek çok örnek mevcut; Suriye’de atılan adımlar, ABD Başkanlık seçimlerinin saldırıya uğraması gibi. Tüm bu adımlar Kremlin tarafından atılan ve Rusya’nın düşmanlarını şaşırtması, onlara sürpriz niteliği taşıması düşünülen fiiller. Tüm bunların yanındaki sürpriz olmayan öngörülebilir gerçek ise Putin’in bunları kullanarak Soğuk Savaş’ı Batı’ya karşı tek elden yürütmesi. Sonuç olarak Putin’in ne söylediği, yaptığı ve seçimlerden aldığı sonuç tamamen öngörülebilir sürprize açık olmayan şeylerdi.

Rusya halkını tüm bu yıllar boyunca bu denli ve sürekli bir biçimde Putin’e oy vermeye yönelten sebepler sizce nelerdir?

Putin, Rusya’nın kurtarıcısı mitini yaratmada çok başarılı oldu.1990’ların sonuna doğru özellikle halk 1998’deki ekonomik krizin altında bocalanırken gücü eline geçirdi. 98’deki kriz Sovyetler ‘in çöküşünden bu yana üçüncü büyük ekonomik krizdi ve pek çok kişi bu krizde tüm tasarruflarını kaybetmişti. 1998’deki bu son kriz, orta sınıfı çok ciddi bir şekilde vurdu. Halk yetkililer tarafından kışkırtılıyor, tarih boyunca ülke olarak yaptıkları her şeyin yanlış olduğu, ekonomi, siyaset, teknoloji ve daha pek çok alanda Batı’nın sistemini kabul etmeleri gerektiği onlara empoze edilmeye çalışılıyordu. Putin göreve gelmeden hemen öncesinde, 1999 yılında, NATO Sırbistan’ı bombaladı ve bu son olay Rusya’da pek çok anti-Amerikancılık ve yabancı karşıtlığı gösterilerine yol açtı. Bence tüm bu olaylar gerçekleşirken Putin hepsini yakından izledi ve bunun neticesinde başkanlığa seçildiğinde kendini Rusya’nın eski büyüklüğünü, kendi ifadesi ile Hukukun Diktatörlüğünü restore edebilecek bir lider olarak konumlandırdı. Tüm bunlar gerçekleşirken tarihi bir düşüşün ardından yükselişe geçen Gaz fiyatları da halka verdiği tüm bu sözleri gerçekleştirmesinde önemli bir rol oynadı. Bence eğer gaz fiyatları bu kadar yükselmemiş olsaydı Putin tüm bu yıllar boyunca ofiste kalmayı başaramayabilirdi. Tabi bunca yıl ofiste kalma başarısını diğer önemli bir bileşenini de, her ne kadar Batı görmezden gelse de, ülkedeki yaygın rüşvet ağı olduğunu vurgulamak gerekir. Putin’in rejimi tamamen yolsuzluk ağına sarılmış durumda tüm Rusya genelinde ve bu onun için çok kullanışlı bir araç. Bu sistem içinde herkes suça dahil oluyor ve böylelikle bir taraftan suç işlerken bir taraftan da işlediği suçla beraber aslında kendini bu kafesin içine sokuyor. Sonuç olarak, Putin’in bu kadar uzun bir süre boyunca ofiste kalmasının tek nedeni Batı karşıtı bir lider imajına sahip olması değil aynı zamanda bu imajın Rusya’da devam edegelen sistemin sürekliliği içinde gerekli olması.

Tarihsel gelişime baktığınızda, özellikle de Sovyetler ‘in çöküşünden sonra, Batı dünyasının Rusya’yı daha yumuşak bir şekilde kendi sisteminin içine dahil edebileceğini, böylece Rus halkının yaşadığı onca yıkıcı krizden bu denli acı çekmeden uluslararası sisteme daha kolay adapte edilebilme yollarının olduğunu düşünüyor musunuz?

Batılı ülkeleri özellikle ABD, en zengin Batı ülkesi, Rusya’da meydana gelen şoku bastırmak ve aynı zamanda Rus halkına yardım etmek için yeterli mali yardım sağlamadığı için sık sık suçlandılar. Bazı eleştirilerin doğru olduğunu düşünüyorum. Özellikle 1990’ların başında Yeltsin yönetimine danışmanlık yapan, önde gelen pek çok ekonomistin, Rusya’da olup bitenleri tam olarak anlamadığını, Sovyet sisteminin ve çöküşünün doğasını tam kavrayamadıklarını düşünüyorum. Onlar, Sovyetlerin çöküşünün temel olarak yeni bir ekonomi ve demokrasi anlayışını ortaya çıkardığına inanıyorlardı. Fakat gerçekte olan ise, Sovyetler Birliği’nde devlet kurumlarında görevli olan pek çok kişinin, Sovyetler ‘in dağılmasından sonra da birçok devlet kurumunda görevlerine devam ediyor olmaları, bürokrasinin aynı geleneği takip etmesi ve aynı müşteri patron ağ ilişkilerinin korunmuş olmasıydı. Burada Sovyetler sonrası Rusya ile ilgili bir yanlış anlaşılma olduğu kesin. Ayrıca ABD ve finans kurumlarının Rusya’ya yeterli mali yardım sağlamadığını da düşünüyorum. IMF ve Dünya Bankası’nın talepleri bu anlamda çok katıydı. Neler olup bittiğinin doğasını tam olarak anlamadılar. Ancak, 1990’larda Batı’nın tüm bu negatif eylemlerinin, bence Rus halkının çektiği bu acılarda sanılandan çok daha küçük bir rol oynadı. Bence Ruslar kendi ülkelerini Batının uyarısına aldırmaksızın bir şekilde reforme edeceklerdi.

Batı medyasına ve Rusya konusunda uzman olan bilim adamlarına göre, ülkede büyük bir yolsuzluk var. Ancak, ülkede bu kadar büyük bir yolsuzluk varsa, Rusya ekonomisi bu yüksek büyüme oranlarında kendini nasıl yönetebiliyor? Tüm bunların sebebi yüksek gaz fiyatlarına bağlanabilir mi?

Yüksek petrol fiyatlarının bu sistemde etkisinin olduğu yadsınamaz bir gerçek tabi ki. Eğer bu yüksek fiyatlar daha verimli bir şekilde kullanılsaydı, Rusya şu an daha varlıklı olabilirdi. Ancak, ülkede var olan sistemi sadece bununla açıklamak doğru olmaz. Esas olarak, Rant ekonomisi olarak adlandırılan, çeşitli elitlerin ülkenin yurtdışına sattığı kaynakları istismar etme durumu ile açıklanabilir. Elitler bu yolla aynı zamanda Rus enerji kaynaklarını, popülerliklerini arttırmak ve iktidarda kalmak için Rus halkına sübvanse edilen oranlarda satıyorlar ki bu da dönen bu sistemin diğer bir parçasını oluşturuyor. Sistem bu kadar yozlaşmamış ve ülke, Putin’in de pek çok kere söz verdiği gibi, ekonomik kaynaklarını doğru bir biçimde çeşitlendirebilmiş olsaydı ekonomi şu an çok daha iyi bir yerde olabilirdi. Esasen Putin’in şu anda yaptığı şey, uzun vadede Rusya’nın geleceğini mahvetmek. Gelecekte Rusya’nın refahını garantilemek için hiçbir şey yapmıyor.

Muhammet Ozkaraca
Muhammet Ozkaraca

I am a fresh graduate of Political Science MA program at Central European University.